28 Temmuz 2018 Cumartesi

parası olanın değil
kalbi olanın güçlü olduğu 

bir ülkem olsun
Bütün güzellikleri biraraya getirdiğinizde
Ortaya en güzeli çıkmıyor.
Gözün güzelliği
Kuşağın çirkinliğine bağlı.
Dilin güzelliği
Yüzün çirkinliğine muhtaç.
Kalbin güzelliği

Yaşananları anlamaya, Hayatı çözmeye bağlı.

insanların yargıları,doğrularına ve duygularına bağlı olmaktan çıktı, çıkarlarına bağlı olmaya başladı
bunun adı; Kapitalizm

Tarih 3 Haziran 1963'tü..
O gün Nazım Hikmet ölmüştü..
Can Yücel BBC Türkçe Radyosunda spikerdi..
Nazım'ın ölümünü dinleyicilere duyurma görevi ondaydı...
"Ben bunu okuyamam.. Ben Nazım'ın ölümünü kabul edemem" dedi..
Haberi okumadı...
O gün hiç çalışmadı..
Radyo da yayın yapamadı..
Ertesi gün görevinden istifa ederek, memlekete döndü..

*. *. *

Bakan çocuğuydu..
Cumhuriyet döneminin en önemli bakanlarından birinin hem de..
Çok bakan çoğundan farklıydı..
Çünkü hep geçim sıkıntısı çekti..
Basit yaşamayı seçti..
Malvarlığını soranlara şöyle açıkladı..
1- Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen..
2- Gökyüzünde bir bulut..
3- Bitlis’te beş minare..
4- Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili..
5- Islıkla çalınabilen beş anonim türkü..
6- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı..
7- Palandöken’de bir palan, bir döken..
8- Kastamonu’nda üç kasto..
9- Üç fay hattı..
10- Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma..
11- Dünyada mekân..
12- Ahirette iman..
13- Denizde kum..
14- Bir çuval gazoz kapağı..
15- Bir kibrit kutusu sigara izmariti..
16- Biri İngilizce, 6 adet küfür..
17- Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht..
18- Anne babadan kalma, yarısı yaşanmış bir ömür..

*. *. *

Türkçe'nin en matrak, en lafını esirgemeyen şairiydi..
Cemal Süreya, onun için “Can Yücel kadar değişik teknikler kullanmış bir başka şairimiz yoktur” derdi..
Şiirlerinde resmen ayar verirdi..
Ağır küfürler ederdi..
“Küfür ve argoyu halk kullanıyor. Yazdığımız şey, halkın nabzı ve ağzı olduğuna göre, küfür de kendiliğinden katılıyor işin içine. Aslında küfür bir özgürlük davasıdır” derdi..
Özgürlüğünü mısralara dökerdi.
“Şiirlerinde küfür etme diyorlar usûlsüz,
Lan bu kadar orospu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?”
Her şiirinde kendi ifadesiyle nasıl gol atacağının peşindeydi..
O, Türk şiirinin santrforuydu..

* * *

Şairliğinin yanı sıra, Almanca, İngilizce, Latince ve Yunanca bilirdi..
Çok çeviri yaptı..
Çevirileri başına iş açtı..
12 Mart muhtırasında Mao ve Che çevirileri için içeri attılar..
1974'te genel af ile özgür kalabildi.
Toplumsal sorunları hep gündeme getirdi..
Çarpık düzene mutlaka söyleyecek sözü vardı..
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk, öğün, çalış güven! demiş a,
Şimdilerde çalışan parasız, pulsuz
Çalışıyor paralıya
Güvenen varsa, parasına güveniyor
Üstyanı öğün babam öğün!
Dövün babam, dövün!"

*. *. *

Edebiyat kadar içkiye de düşkündü..
İyi rakı içerdi..
“İçim rakı, dışım su" derdi.
Nasıl rakı içileceğini de şöyle mısralara dökerdi.
"Rakı sofrasında susulmaz arkadaş,
Hıçkıra hıçkıra ağlayacaksın..
Arınacaksın gururundan, paşa gibi.
Şerefe ulan diyeceksin..
Şerefsiz Dünyaya inat şerefimize,
Kırar gibi tokuşturup kadehleri,
Gırtlağınla seviştireceksin meyleri..
Gömeceksin kendini şişelerin dibine, ölür gibi
içeceksin!..
Öleceksin arkadaş..
Oturtacaksın karşına geçmişini,
Güle güle küfür edeceksin...
Unutacaksın, unutur gibi içeceksin !
"İçiyorsan Rakıyı öve öve,
Söve söve kusacaksın ne varsa içinde.."

*. *. *

Gırtlak kanserine yakalandığında dostları artık dinlenmesini söyledi..
“Ben şairim, fil değilim.. Azrail'i bir köşeye çekilip bekleyemem. Meydanlarda ölmeliyim" dedi..
"Ömür dediğin üç gündür,
Dün geçti yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür..
O da bugündür." der gibi..

*. *. *

17 yıl önce öldü..
Şiir söyleyerek, rakı içerek, küfür ederek..
Vasiyeti üzerine çok sevdiği Datça'da gömüldü..
"Beni kuzum Datça’ya gömün.
Geçin Ankara’yı, İstanbul’u!.
Oralar ağzına kadar dolu..
Alabildiğine pahalı..
Örneğin Zincirlikuyu’da
Bir mezar 750 milyona..
Burası nispeten ucuz..
Ortada kalma ihtimali de yok..
Hayır dua da istemez..
Dediğim gibi, beni Datça’ya gömün..
Şu deniz gören mezarlığın orda..
Gömü sanıp deşerlerse, karışmam ama!"
Anısına saygıyla....
Alıntı

2 Temmuz 2018 Pazartesi

insan 8 köşeli bir küp olarak bir tepede doğar 
ve tepenin eteğinde yaşamı sona erip ölür
doğumundan başlayarak yavaş yavaş büyüyen küp artan ağırlığının , altındaki toprağı aşındırması sonucu yuvarlanmaya başlar
yavaş ve takıntılı yuvarlanması , köşelerinin keskinliğini kaybetmesi sonucu zamanla hızlanır
hızlandıkça önüne çıkanlara çarpması sonucu köşelerindeki yıpranmalar hızını artırır ve köşeleri yok olup top halini alır 
artık çok kolay bir şekilde engelleri aşarak yuvarlanması daha da hızlanır
kaybolan köşeler onun tecrübeleridir 
aştığı engeller başarılarıdır
aldığı yol birikimleridir 
tepenin eteğinin uzaklaşması ise aklıdır
ama sonunda misket olarak ölecektir
akıl, var olmaktır

zeka, aklı var etmektir